15 Mart 2014 Cumartesi

Barcelona, Bölüm 6: Doyum (!)



Zehirlendim, şaka değil. Yataklara düştüm. Hem de kendi yaptığım yemekten. Bu gerçek, işi biraz trajikomik hale getiriyor. Aslında artık kendi yaptığım yemekten mi emin değilim çünkü kapari bir insanı bu kadar uzun süründürmez diye düşünüyorum. Pazartesi akşam başlayan mide bulantımı önce Tickets heyecanıma bağladım, öyle olsun istedim. Ama geçmedi, ertesi sabah da geçmedi. Dışarı çıkıp biraz dolanmak işe yaramadı, sancılar bitmedi. Vücudumu saran titreme geçmedi. Akşam 18:00'e kadar yataktan çıkamadım. Kardeşimin Tickets rezervasyonunu iptal önerisine kısık sesli bir haykırışla yanıt verebildim : "Ölmek var, dönmek yok" . Ama'lar, mantıksız davranıyorsun'lar, emin misin'ler, yine gelirsin'ler, hiç bir söz beni ikna edemedi.

Şuanda itiraf ediyorum, gidecek halde değildim gerçekten -Doğum günü trio'su! Hanginiz ah ettiniz? -. Sürünerek de olsa gittim. Zaten aksini nasıl düşünebilirdim?

Akşam 22:00 sularında biz kavuştuk ama doyamadık:). Yani ben gerçekten doymadım aç kaldım ayrıca mekana da doyamadım.


Tickets gayet basit kurgulanmış, insana bir sirkte hissi veren ama bir taraftan da dingin bir ortam. Neşeli.Ocak ikinci hafta yaptırdık rezervasyonu ama ancak barda yer alabilmişiz. Masalar hatta her yer doluydu. Garson çocukla yaptığımız muhabbette öğrendik ki her akşam 1 masa boş oluyormuş ve saat 19:00-20:00 civarı gidince bu masayı yakalama şansı varmış. Riskli bir deney ama olabilir. 

Barda oturmanın bir avantajı var tabii. Size sunulan tapanın nasıl hazırlandığını görme şansı oluyor ve de garsondan detaylı olarak dinleyebiliyorsunuz her bir malzemeyi. 







Menünün kapağı sanat eseri gibi, menü kartonunu satınalabiliyorsunuz isterseniz. Menü de gayet keyifli, hoş grafikvari bir tasarım. Ancak okuması ve anlaması zor. A la carte sipariş verebileceğiniz gibi tapas deneyimini  kendinizi teslim ederek de yaşayabiliyorsunuz. Garson size bazı sorular soruyor: alerji, yemediğiniz gıdalar, pişmemiş ürünle sorun olup olmadığı gibi. Bu sorulardan sonra kendinizi onun ellerine teslim ediyorsunuz ve gelsin 'tapa' lar. 

Ben zehirlenmiş olduğumdan mesela istiridye yiyemedim, pişmemiş gıdaları limitli tüketebildim. Yani koca menüde mini bir subset içinde ne kadar deneyimlenirse. Kesinlikle yine gelirim.

Neler yedik? Orjinal isimlerini de yazmaya çalışacağım. İlk servis edilen Coctel Solido. Tekila, tarçın ve nane ile marine edilmiş. Çok fresh. Sert, kütür kütür, alkolü ne fazla ne az. İç serinletiyor. 

İkinci tapa ise Pizza de Tickets. Tickets pizzası. Görüntüsü bir şey vaad etmese de tadı oldukça başarılı. Tapaların tamamında neredeyse saydıkları tüm içeriklerin tadını ayrı ayrı alıyorsunuz. Bu pizza da öyle. Çok ince hamur üzerinde havyar, mozarella, domates ve fesleğen var. 

Üçüncü tapa oldukça enteresan. Solda gördüğünüz foto her ne kadar yumurtaya benzese de o aslında bir zeytin. İki çeşit deneyimledik: Olivas Gordal Adobad ve Olivas Verdial. İlkinde tarçın aroması var, ikincisinde ise biber ve sarımsak. Ağzınıza attığınız aslında yumurta sarısı kıvamında oynak birşey. Ağızda çok yavaşca patlatmanız gerekiyor. Patlaması ile ağzı saran muhteşem bir aroma ve tat var. Çok saf bir zeytin tadı. Gerçekten enfes.







 
Sonra Xuxi Semilla tomate yani ancuezli domatesli ekmek. Kızarmış incecik kıtır ekmek üzerine zeytinyağı sürüyorlar ancak zeytinyağı katı kıvamda. Yani tereyağ gibi sürülüyor ama zeytinyağ. Bu Adrian'ın kitabında vardı sanırım. Üzerine domatesin tohumlarını içeren göbeği. Ancak bu kullanılan domates özel bir domates. Ancuez ve en üstte de gümüş kağıt var. Evet, gümüş kağıt, incecik.  Bu da lezizdi ama değişik değildi. 





Bir diğer tapa ise Mini Airbags de ques. Yani peynir kesecikleri. Pizza hamuru kesesi içinde krem halinde manchego peyniri var. Üzeri yine bir parça peynir ile kapatılmış. Havyar  ve fındık tozu ile süslenmiş. Gerçekten harika birşey. Benim bozuk mideye ağır geldi ama yine de kendimi tutamadım. 

Et de denedik tabi. Viaje nordico. Malt ekmeği üzerine marine edilmiş biftek. üzerinde krem peynir. Tabakta görülen beyaz toz ise 'sirke'. Tadına baktık, vallahi sirkeydi. üzerine adımı Tickets yazmadı, bu Luis'in eklediği bir unsur. 

Hemen ardından Airbaguette Canario geldi. Pofuduk kıtır ekmek etrafına sarılı pismiş 'ham'. Bu et ürünlerinin türkçe mealini bilmiyorum ben. 

Burada hemen ek bilgi vereyim. Dünyadaki en iyi ham Joselito imiş. Bir bacak 800-1000 euro arası bir bedel ediyor. Normal ama iyi kalitede bir bacak ise 300-400 euroya alınabiliyor, arada neredeyse 3 kat fark var. Ancak çok özetle anlatırsak, Joselito kapalı mekanda degilde açık arazide dolanan ve dogal beslenen domuzlardan üretiliyor.


Luis, Almejas en salsa chi yani midye de yedi. Ben yiyemedim mide sebebi ile. Denemeye cesaret edemedim keza sabah 6 uçağı ile İstanbul'a dönmem gerekiyordu. İçeriğini de dinlemedim içim gitmesin, merak uyandırmasın diye. Zaten fotoğrafı bile flu çekmişim. 

Ama ardından gelen Chanquete frito'yu kaçırmadım. Chanquete gayet minik bir balık, kızarmış olarak sunuluyor. Sadece İspanya sularında bulunuyor diye biliyorum. Burada cok harika bir baharat tadı vardı. Normalde ortada görünen yumurtayı karıştırmak gerekiyro ama ben yumurta yemediğimden bunu yapmadık tabi. 

Tatlı öncesi kapanışı Luis, Foie escabeche ile yaptı. Yani kaz cigeri. Luis'e bile çok geldi. Söylediğine göre gayet başarılı. Ben burada da seyirci kaldım. Bu yaşıma kadar herhalde 5 kere zehirlenmemişimdir. Bu seyahatte üstelik tam da Tickets günü bunun olması çok manidar.   
   

Benim mide yavaştan arıza çıkarmaya, tansiyon da düşmeye başlayınca tatlı faslı da uzun sürmedi. Hatta çikolatalı tatlıları hiç deneyemedik sadece meyveli hafif birşeyler deneyebildik. 
İlk tatlımız Merengue de Frambues. Vanilya kreması ve taze frambuaz ile servis ediliyor. Kendisi yumuşak gibi görünse de aslında sert bir köpük gibi. Ağzınıza atınca ise bambaşka birşeye dönüşüyor. İnanılmaz taze ve ferah bir tat. Muhteşem bir yoğunluğu var sanki dilimin her noktası bir anda alarm durumuna geçti. Keyifli bir tatlı.




Günün kapanışını ise Granizado de Mandarina ile yaptık. Donmuş portakal kabuğu içinde mandalina, portakal parçacıkları, lemon grass vardı. Campari ile marine edilmişler. Buzlu bir tatlı. Hem serin, hem kesin. İki tane yesem sarhos olabilirdim. 

Tüm bu tapasları şampanya eşliğinde tattık. Evrenin cilvesine rağmen mutlu ayrılıyorum buradan. Mekanı görmek bile beni mutlu etmeye yetti. 

Barda bir TV'de hem Adrian'ların hikayeleri var, hem yemek tarifleri dönüyor. Bir de El Bulli'nin kapanış günü ile Tickets 'ın açılış günü videoları da vardı. Bir taraftan da bilgilenmiş olduk. Luis'e de muhteşem eşliği için teşekkürler. Yemekler hakkında uzun uzun sohbet ettik hatta bir sonraki olası gastronomik seyahati bile değerlendirdik. Planlar güzel. İbre sanırım Costa Brava'yı gösteriyor:).   


Hesap bu şirin teneke kutuda geldi. Kutu bana ibeking'i hatırlattı.Bu kutu paellaya konan malzemelerden birinin kutusuymuş. 

Tickets 'da dikkatimi çeken bir konu garson ve barmen/aşcı sayısı oldu. Gerçekten inanılmaz büyüklükte bir kadro. El Bulli de böyleymiş ama. Çok fazla garson ve aşcı varmış. Çünkü önemli iki konu var: Yemeklerin kalitesi, hizmetin kalitesi. Bu sebeple Ferran Adria El Bulli'de para kazanmamış, ancak kendini çeviren bir mekan olmuş. Ama burada yaptığı isim ve ün ile marka elçiliği, konuşmacı olarak konferans katılımları, workshop, kitap gibi işlerden para kazanmış. El Bulli, Ferran Adria  markasına bir yatırım olmuş aslında. 

Bir bilgi de Tapa(s) ile ilgili. Tapar İspanyolca'da kapatmak fiiline karşılık geliyor. Eski zamanlarda tavernalarda içki içerken hem sıcak hem de biraz pislikten etrafta gezinen sinekler sürekli bardaklara konuyorlarmış. İnsanlar da içkilerini korumak için ekmek, jambon vb ile bardaklarını kapatırlarmış. İşte bu kapattıklarına 'tapa' denmeye başlanmış. Ve bu günümüze kadar gelmiş. Bizim tapas dediğimiz aslında tapa'nın çoğulu. Bir nevi mezeler.

Hem Tickets serüveni hem de Barselona seyahati bitti. Gezdiğim gördüğüm bana kalsın, yediğim içtiğimi anlattım :)

Mutlu bir yüz, sancılı bir karın, yarı ayakta bir mide ve düşük tansiyon ile evin yolunu tuttum.  

Devrim
   

















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder