Blog işinin modası geçerken ben neden blog
yazıyorum ki? Hem de yemekle ilgili çok sayıda blog varken. ‘Ne farkım olacak?
‘ diye çok düşündüm aslında. Ama engel olamadım kendime, ne kaybederdim ki?
Biraz yazıp çizmiş olurum, akşamları ne yapsam diye düşünmek gibi bir derdim
olmaz.
Zaten bu aralar yemeğe sardım. Anlamsız
denemeler yapma cesareti bile buldum kendimde. Aslında ben yemek yemeyi
sevmediğimi düşünürdüm hep. 3 hapla bu iş hallolabilirdi: sabah- öğlen- akşam. Sonra
fark ettim ki ben iyi yemek yemeyi seviyorum, farklı lezzetler denemeyi. Ama
aynı yemekleri sürekli yemek kısmı operasyonel bir işi tekrar tekrar yapmak
gibi geliyor. Süpriz yok, çıktı hep aynı. Aynı şeyleri yiyerek farklı bir keyif
yaşamak da mümkün olamıyor tabi.
Sonra gittiğim yerlerde iyi yemek yenecek yer
arar olduğumu farkettim. Bulmazsam aklım kalıyor. Hatta şimdilerde
plan yaparken gitme ihtimalim olan yerde yeme ihtimalim olanlara bakıyorum
hangisi ilgimi çekerse oraya vınnn.
Benim gönlüm öyle mekanlarda işte . Michelin
yıldızlı yerler göreyim, tadım yapayım istiyorum. Gurme değilim, hatta yakınına
bile yaklaşamam ama merak var icimde. İşte onu durduramıyorum. Yani o yıldız
nasıl alındı gidip bir görülecek. O sebeple ben aslında bu maceralarımı yazmak
ve paylaşmak istedim. Kimse okumazsa ben
okurum tekrar tekrar dedim.
Bir de aşka düştüğüm yemek kitaplarım var. O
kadar aşığım ki kullanmaya kıyamıyorum. Ama dibine kadar yaşamayacaksak aşk ne
işin var? Öyle sarıp sarmalayıp köşelere saklamak için değil elbet. Tadını
doyasıya çıkarmak için. Yarını düşünmeden. Benim yemek aşkı da böyle dibi görsün..
Acı da çekelim sefasını da sürelim..
O sebeple Ferran Adria’nın The Family Meal kitabındakı tüm tarifleri yapacağim bu yıl. 31 yemek var. Evet, Julie ve Julia`dan esinlenmiş olabilirim ama ben o kitabı hatmettim, yapmaya yemin
yettim. Varsın kopyacı olayım.. Adria beni kucaklasın diye beklentim yok. Kendi
kendine bir tatmin işte. Bir şekilde ona değmenin bir yolu kendimce.
Sadece Ferran değil, başka sevgililerim de
var, onlardan da yapacağım. Yani Devrim’in mutfaktaki felaketleri burada yer
bulacak. Zaten kaç Michelin yıldızlı veya gurme restaurant gezebilirim ki?
Benim yemekle olan maceralarım burada olacak özetle..
İlginizi çekerse…
Blog fikri bir zamandır aklımda ama fikrin oluşumuna en büyük katkı Güran`dan. Aslında onunla konuşurken çıktı ortaya ne yazarım nasıl yazarım kısmı. Ona buradan kocaman teşekkürler.. Fikir oluştu da gerçekleştirme kısmına gelince, beni yüreklendiren muhteşem bir aşcı olan ve bir kitap hazırlığı da bulunan Stefano.
Fikrimi alkışlamakla kalmadı bir de hergün başıma kakarak ve özendirmek için blog
da açarak beni bu işe itekledi.
Yani en az 2 okuyucum var. Birinin Türkçesi yeter mi emin değilim
J
Ben yerken ve yemek yaparken cok eğleneceğim..
Umarım siz de okurken eğlenirsiniz…
Devrim, ‘Daimi Çırak’
yaptığın yemekleri yemeye gelip yorum yapsak olur mu? hayırlı olsun arkadaşım:)
YanıtlaSilIbeking.. Ne güzel olur..
YanıtlaSilCok guzel!
YanıtlaSilHem Devrim Hem Melek olan, Güzel arkadaşım,
YanıtlaSilBugün ilk kez bakıyorum bloğuna ve ne iyi bir şey yaptığını fark ediyorum.
Yaratmak ve buna tanık olmak çok güzel.
Gözüm üstünde bilesin.